22 Nisan 2013 Pazartesi

Hayat Bir Çocuğa Nasıl Anlatılmalı?

      Bu eşsiz yazıyla beni ilk tanıştıran teyzemdi, eşsiz teyzem. Bu günlerde bir kaç yerde denk gelir oldum, sevindim birçokları okuyabilecek diye ve not aldım blogumda da olmalı diye. "Hayat bir çocuğa nasıl anlatılmalı" sadece çocuklara değil içimizde hep kendi çocuğumuzuda gezdiren biz büyüklere de ithaf niteliğinde bence.

Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...
Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben değil de o?' demeden...
Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu.
Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.
Kitaplardan keyif almasını.
Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini yönlendirmeyi bulmasını.
Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.
Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...
Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona.Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret.Alın terine saygıyı öğret ona.
Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret,başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı...
Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.Hayatı sorgulamayı öğret ona...
Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını.
Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...
'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona, istediğinde ise 'istiyorum' demeyi.
Sevdiğinde ise 'seni seviyorum' diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...
Sorgusuz sevmeyi...
El yazısı ile notlar yazmayı...
Lafı dolandırmamayı...
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını.
İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...
Ama en çok da kendini sevmesini öğret...
Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini...
Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...
Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona...
- Aylin Kotil


Bu çerçevede;

1-) 23 Temmuz 1939 yılında ülkemiz topraklarına katılan ve bu nedenle de stratejik ve jeopolitik büyük öneme sahip olan Hatay ilinde, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne ait Ocak 2012 verilerine göre 1974 kişiye toplam 3,722,824,00 m2 olan 1320 adet parsel satıldığı gözükmektedir. Hatay ilinde yabancılara satılan bu parsel artışının sebebi nedir?

2-) Bu verilere göre Hatay ilinin toplam 5,566,000,00 m2 lik bir alana sahip olduğu belli iken, bunun 3,722,824,00 m2 lik kısmı yani yarıdan fazlası yabancılara neden satılmıştır? Bu alanların satışları ülkemizin güvenliğini tehlikeye düşürmez mi?

3-) Hatay ilinde satışı gerçekleştirilen bu alanlardaki dikkat çekici artış toplam alandan yollar, parklar, kamu alanları ve ormanlar düşüldüğünde daha vahim bir tablo içermektedir. Bu tabloya göre Hatay ili yerleşim alanlarının yüzde kaçı yabancılara satılmıştır? Bu satışlar sonucunda Hatay ili toprakları yabancılara peşkeş çekilerek ikinci bir Filistin olmaya aday değil midir? Devlet anlayışı sadece ülke ve insanlarının çıkarlarını gözetmeyi gerektirirken, ülke topraklarını haraç mezat satarak iktidarınızın çıkarlarını gözetmek ve Hükümetin yanlış politikaları sonucu oluşan bütçe açığını kapatmak ifade ettiğiniz “Lider ülke”, “Büyük devlet” anlayışına sığar mı?"

http://haber.gazetevatan.com/hatayin-yarisindan-fazlasi-satildi/486793/1/Manset#.UHiMDFGPPSh

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder