Bu eşsiz yazıyla beni ilk tanıştıran teyzemdi, eşsiz teyzem. Bu günlerde bir kaç yerde denk gelir oldum, sevindim birçokları okuyabilecek diye ve not aldım blogumda da olmalı diye. "Hayat bir çocuğa nasıl anlatılmalı" sadece çocuklara değil içimizde hep kendi çocuğumuzuda gezdiren biz büyüklere de ithaf niteliğinde bence.
Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi
dört saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin
ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman
harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da
ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı
çekmeden olgunlaşamayacağını...
Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının
başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden 'neden ben
değil de o?' demeden...
Kazanmaktan mutluluk duyup içine
sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında
görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu
öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan
ve harcananın bir sonu olduğunu.
Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık
verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi
olduğunu öğret.
Kitaplardan keyif almasını.
Ders çalışmak istemiyorsa
zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın
biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile
kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini
yönlendirmeyi bulmasını.
Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması
gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat.
Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak
kokusundan keyif almasını sağla.
Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret,
belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın
altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine...
Şartlar çok zor olsa da yalan
söylememesi gerektiğini öğret ona.Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş
yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret.Alın terine saygıyı öğret ona.
Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan
daha güzel bir duygu olduğunu öğret.Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu
yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret,başkalarını da kendi doğruları
üzerinden yargılamamayı...
Bunun başkalarını dinlememek olduğunu
değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın
güzelliklerini anlat.Hayatı sorgulamayı öğret ona...
Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.Yapabilirse
bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması
gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve
haklıyken dik durmasını.
Günün birinde yaptıkları değil
yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.
Basit yaşaması gerektiğini öğret ona,
çay içmekten keyif almayı...
'İstemiyorum', 'hayır' demeyi öğret ona,
istediğinde ise 'istiyorum' demeyi.
Sevdiğinde ise 'seni seviyorum'
diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi
öğret ona. Temiz kokmasını...
Sorgusuz sevmeyi...
El yazısı ile notlar yazmayı...
Lafı dolandırmamayı...
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik
olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden
uzaklaşmasını öğret ona.
Müziği sevmesini, sporla barışık
yaşamasını.
İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle
ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret...
Ama en çok da kendini sevmesini öğret...
Kendini sevmezse kimsenin onu
sevmeyeceğini...
Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek
beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa
kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını...
Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli
olduğunu öğret ona...
- Aylin Kotil
Bu çerçevede;
1-) 23 Temmuz 1939 yılında ülkemiz topraklarına katılan ve bu nedenle de
stratejik ve jeopolitik büyük öneme sahip olan Hatay ilinde, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğüne ait Ocak 2012 verilerine göre 1974 kişiye toplam 3,722,824,00
m2 olan 1320 adet parsel satıldığı gözükmektedir. Hatay ilinde yabancılara
satılan bu parsel artışının sebebi nedir?
2-) Bu verilere göre Hatay ilinin toplam 5,566,000,00 m2 lik bir alana sahip
olduğu belli iken, bunun 3,722,824,00 m2 lik kısmı yani yarıdan fazlası
yabancılara neden satılmıştır? Bu alanların satışları ülkemizin güvenliğini
tehlikeye düşürmez mi?
3-) Hatay ilinde satışı gerçekleştirilen bu alanlardaki dikkat çekici artış
toplam alandan yollar, parklar, kamu alanları ve ormanlar düşüldüğünde daha
vahim bir tablo içermektedir. Bu tabloya göre Hatay ili yerleşim alanlarının
yüzde kaçı yabancılara satılmıştır? Bu satışlar sonucunda Hatay ili toprakları
yabancılara peşkeş çekilerek ikinci bir Filistin olmaya aday değil midir?
Devlet anlayışı sadece ülke ve insanlarının çıkarlarını gözetmeyi
gerektirirken, ülke topraklarını haraç mezat satarak iktidarınızın çıkarlarını
gözetmek ve Hükümetin yanlış politikaları sonucu oluşan bütçe açığını kapatmak
ifade ettiğiniz “Lider ülke”, “Büyük devlet” anlayışına sığar mı?"
http://haber.gazetevatan.com/hatayin-yarisindan-fazlasi-satildi/486793/1/Manset#.UHiMDFGPPSh